Beklenmedik bir anda, Alt Memur Ping-Pong, polis teşkilatındaki kimliğini yakarak hiçbir kelime etmeden ortadan kayboluyor. Bu ani hareketi, izleyiciyi hemen hikayenin derinliklerine çeken bir gizem öğesi olarak işlev görür. Önümüzdeki saatlerde, ortakları, Toulouse'un sokaklarında onun izini sürmeye başlarlar. İzleyici, bir yandan Ping-Pong'un bizarre hareketinin ardındaki nedeni çözmeye çalışırken, bir yandan da tarihin ve kültürün zengin dokusuyla dolu Toulouse şehrinin görsel bir turunu alır. Görsel anlatımın gücü, bu arayışın merkezinde yer alıyor. Her bir çember daraldıkça ve arama daha yoğunlaşırken, karakterlerin ortaya çıkan gerçeklerle yüzleşmesi ve iç dünyalarında değişimler yaşaması, izleyicinin de duygusal bir yolculuğa çıkmasını sağlıyor. Dikkatle dokunulmuş, karmaşık karakterler ve gerçekçi diyaloglar, bu filmin izleyicinin zihninde kalıcı bir iz bırakmasını sağlıyor. En önemlisi, filmin sonunda, izleyicinin Ping-Pong'un eylemlerinin altında yatan sebepleri anladığını, hatta belki de onunla empati kurduğunu hissetmesi. Bu, her karakterin, kendi iç dünyasında yaşadığı çatışmanın üstesinden gelme arayışının sinematik bir ifadesidir. Her ne kadar merkezinde bir polisiye hikaye taşısa da bu film, bizlere insan ruhunun karmaşıklığını ve belirsizliklerle dolu gerçek dünyada yolumuzu bulma çabamızı gözler önüne seriyor. İzleyiciyi kendine çeken bu özelliklerle, bu film, modern sinemanın en çarpıcı örneklerinden biridir.