Abby, mesleğinin ve geçmişindeki bir kaybın izleriyle yaşamaya devam eden deneyimli bir jeologdur. Bir saha çalışması dönüşünde bindiği helikopterin düşmesiyle Uzak Kafkas Dağları’nda ıssız bir bölgeye savrulur. Yaraları, soğuk ve kıt erzakla tek başına başa çıkmak zorunda kalan Abby; barınak kurar, yaralarını sarar ve kurtarılmayı beklerken aynı zamanda yıllardır bastırdığı suçluluk duygusuyla yüzleşir.
Günler ilerledikçe yalnızlığın yarattığı psikolojik baskı artar; Abby’nin anıları, rüyaları ve uyanık anları birbirinin içine girer. Tam umudunu yitirdiği bir anda ormanda beliren gizemli bir figür her şeyi değiştirir. Bu figür — kimi zaman gerçek bir kazazede, kimi zaman Abby’nin zihninin projeksiyonu gibi görünen — Abby’nin dışsal hayatta kalma stratejilerini ve içsel hesaplaşmasını tetikler. Karakter, figürle kurduğu ilişkide geçmişte sakladığı travmaların köklerine inmeye zorlanır.