Heather Mulgrew, üniversiteden mezun olur olmaz, kariyer başlangıcından önce son bir “özgürlük” tatili için Avrupa’ya çıkar. Arkadaşlarıyla birlikte geçireceği bu gezi, plânlandığı gibi bir turistik kaçamak değil; kapısını aralayacağı rastlantısal karşılaşmalar, eski aile sırları ve kendi içsel dönüşümü için bir katalizör olacaktır. Yolculuk sırasında tren istasyonunda ya da küçük bir İspanyol kasabasında Jack adında esrarengiz ve çekici bir gezginle yolları kesişir. Jack’in kendi geçmişine dair gölgeli sırları, Heather’ın güvenini hem sınar hem de derinleştirir; ikili arasında ani, tutkulu ama bir o kadar kırılgan bir bağ doğar.
İlk perdede tanışma ve birbirlerine açılma vardır: Heather’in düzenli, kontrollü hayat beklentisi ile Jack’in spontane, göçebe ruhu çatışır; bu çatışma filmin duygusal çekirdeğini oluşturur. İkinci perdede, Jack’in geçmişine dair ipuçları ve Heather’ın aile geçmişine dair küçük itiraflar hikâyeyi karmaşıklaştırır — güven sınanır, seçimler yapılır. Finalde ise hem romantik bir hesaplaşma hem de Heather’ın kendi yolunu seçmesi beklenir; film, aşkın yanı sıra olgunlaşma ve kimlik inşası temalarını bir arada taşır.