Maria Callas (Angelina Jolie), operanın altın çağına damgasını vurmuş, tüm zamanların en büyük sopranosu olarak anılır. Ancak 1970'lerin Paris'inde, bu efsanevi ses artık sessizliğe gömülmüştür. Görkemli dairesinde, sadık hizmetkarları Bruna ve Ferruccio ile birlikte inzivaya çekilmiş bir hayat yaşamaktadır. Dünyanın zirvesine tırmanmış bu ikonik figür, şimdi ise yalnızlığın ve geçmişin yankılarıyla çevrilidir.
Bruna'nın özenli bakımı ve Ferruccio'nun sadakati, Maria'nın günlük yaşamının dayanak noktalarıdır. Ancak diva, fiziksel ve duygusal olarak tükenmiştir ve umudunu yitirmemeye çalışarak ilaçlara sığınmaktadır. İçten içe, kariyerine görkemli bir dönüş yapacağına dair bir inanç taşımaktadır. Bu umut, genç televizyon muhabiri Mandrax'ın röportaj teklifiyle yeniden alevlenir. Maria, geçmişin parlak günlerini ve yaşadığı zorlukları anlatırken, zihninde henüz kapanmamış bir perdeyi tekrar aralamaktadır. Sahne, hala onun için bir tutkudur ve o büyülü atmosfere duyduğu özlem hiç dinmemiştir.
Fakat gerçek, hayallerinden çok farklıdır. 16 Eylül 1977'de, dünya Maria Callas'ın ölüm haberiyle sarsılır. Paris'teki dairesinde, tüm ihtişamına rağmen yapayalnız bir şekilde hayata veda etmiştir.