Günebakan köyü, uzun yıllardır süren şiddetli kuraklıkla mücadele etmektedir. Topraklar çatlamış, tarlalar verimsizleşmiş, köy halkı çaresizliğe sürüklenmiştir. Tek umutları, geleneksel bir ritüel olan yağmur duasıdır. Köylüler, büyük bir inançla bir araya gelerek semaya el açar ve gökyüzünden yağmur beklerler.
Ancak dualar edilirken, beklenen yağmur yerine bambaşka bir doğa olayı gerçekleşir: Gökyüzünden parlak, ışıldayan göktaşı parçaları düşmeye başlar. Bu tuhaf ve mucizevi olay, köy halkını hem şaşkına çevirir hem de yepyeni bir umuda sürükler. Kısa sürede anlaşılır ki, bu göktaşları paha biçilmez değerdedir.
Göktaşlarının keşfiyle birlikte, Günebakan köyü bir anda uluslararası ilgi odağı haline gelir. Amerikalı, Alman ve Rus ajanlar, düşen bu değerli taşları incelemek ve satın almak için köye akın ederler. Köy, o güne kadar hiç yaşamadığı bir hareketliliğe ve curcunaya sahne olur. Göktaşlarının yüksek fiyatlarla satılması, köylüler için beklenmedik bir gelir kapısı açar ve köyün kaderini değiştirir.