Layla, ailesinin uygun gördüğü bir adamla evlenmiş, çocuk sahibi olmuş genç bir kadındır. Köy yaşamı, gelenekler ve kadınlara biçilen roller, Layla'nın yaşamını şekillendirmiştir. Her sabah aynı düzenle uyanır, eviyle ve çocuğuyla ilgilenir, kocasının beklentilerini karşılar. Sorgulamadan yaşadığı bu hayat, onun için “normal”dir. Ta ki bir yaz günü, Fransa’dan gelen bir anne ve oğul köylerine taşınana dek…
Fransız misafirlerin oğlu Jean, Layla'nın tanıdığı erkeklerden çok farklıdır. Onu dinleyen, fikirlerine saygı duyan, gözlerine bakan bu adam, Layla’nın içinde yıllardır bastırılmış olan “kendilik” duygusunu uyandırır. Jean ile geçirdiği zamanlar, Layla’ya ilk kez “kendi” olabileceğini hissettirir. Layla, Jean sayesinde yıllardır içinde taşıdığı suskunluğu sorgulamaya başlar.