Jonathan, oldukça yalnız bir adam ve hayatında hiç kimsesi yok. Ancak bir gün, evine beklenmedik bir ziyaretçi gelir: genç bir kadın. Ancak, bir dizi olayın ardından, bu genç kadın ne yazık ki hayatını kaybeder. Jonathan ilk başta ne yapacağını bilemez; çünkü bu kadın onun hayatına giren ilk kişidir. Ancak, vahşetin ağırlığı karşısında sessiz kalmaya karar verir. Sonuçta o, kadının varlığıyla, yalnızlığının hafiflediğini ve dostluk hissettiğini fark eder. Bununla birlikte, kadının cansız bedeni zamanla çürümeye başlar ve Jonathan'ın içine bir korku salar. Yaptığı şeyin yanlış olduğunu biliyordur, ancak yalnızlıktan kaçınmak için bir cesetle yaşamak zorunda kalır. Bu, onun iç dünyasını ve vicdanını kasıp kavurur. Jonathan'ın bu hikayesi, gerilim dolu bir psikolojik drama olarak seyircinin karşısına çıkar ve insan psikolojisine dair çarpıcı bir gözlem sunar.